İlk başta şaşırdım tabii. Nereden, nasıl, ne şekilde gelebildi diye... ama sonra boş verdim ve bir kap daha mama koydum Müdür'ün kabının yanına. İsmini de hemen bulmuştum! Müdür'ün üstüne geldiyse bu da olsa olsa "Müdür Yardımcısı" olabilirdi ancak. 1-2 hafta sonra "Rıfkı" diye anılmaya da başlandı ama... Olsun.
Müdür'ün aksine kendisini sevmenize izin veren, 20-25 dakika aralıksız mıncıklamadan sonra bile elinizi çektiğinizde kafasını elinize götüren, sigara içmeye çıktığımda her ne yapıyorsa yapsın gelip bacaklarımda sürünen, beklediği ilgiyi alamamışsa eğer küçük tırnaklarını pantolonuma geçirip omzuma çıkan bir manyak.
Onun böyle sevgi arsızı olup Müdür'ün kendisini pek elletmeyi sevmemesi ise kedilere aşık olmamın en büyük nedeni zaten. Onlar evcilleştirilemezler. Onlar sizin hayvanınız değildirler. Sizin arkadaşınızdırlar ve her kedinin kendi karakteri vardır. Hepsi her zaman aynı şeyi sevmez ya da aynı şekilde sevgilerini göstermez.
Bu sabah iş yerine geldiğimde her zamanki karşılama törenini yapmadı. Kendisini sevdirip omzuma çıkmak için tırnaklarını geçirmedi pantolonuma, bacaklarıma...
İçeri girdiğimde öğrendim dün gece girmemesi gereken bir yere girmiş ve çıkamamış.
Hayvan beslemeyen, onunla özel ilişki kurmayan insanların hiçbir zaman anlayamayacağı bir durum başıma geldi bu sabah. 1 ay gibi kısa bir sürede kendisini bu kadar çok sevdirebilen, hayatınızın içine dalan bir arkadaş... Kedi seversiniz veya sevmezsiniz. Önemli değil. Asıl önemli olan sizi koşulsuz seven bir arkadaşınızın artık olmaması.
Benim hayvanım ölmedi, benim iş arkadaşım öldü!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder