28 Ekim 2014 Salı

Düşünceler Şekillendirir

Dün işten çıkıp eve doğru gelirken Hasdal yolunda arabam bozuldu. Arabayı hiçbir şekilde çalıştıramadım. Bu arada arabaların ve daha çok kamyonların deli gibi süratle geçtiği bir noktada sol şeritteydim! Servisime haber verdikten sonra çekiciyle konuştum, yerimi tarif ettim. Allah razı olsun 2 saat 45 dakika sonra gelebildi! 

Dörtlüleri yakıp bagajı açtım. Adını hala bilmediğim o parlak üçgen uyarı zımbırtısını alıp arabanın 50 metre kadar gerisine koydum fark edilebilsin diye. Ajitasyon yapmak gibi olacak ama hava çok soğuk, acayip bir rüzgar var ve deli gibi yağmur yağıyordu. Sol şeritte çok sakat bir yerde olduğumdan arabada da bekleyemedim. Üstüne bir de trafik polisi gibi arabaları yönlendirmek zorunda kaldım sağ şeride geçsinler, bana ya da arabama geçimesinler diye. Pek başarılı değilmişim demek ki bir tanesi son anda geçti. Gözlerimi kapadım ve "geçirdi" dedim. Bir tanesi de farkedilsin(!) diye geriye koyduğum o kırmızı parlak üçgen zımbırtıyı altına alıp paramparça etti. 

Yolda kaldığım için aşırı sinirliyim. Yetkili servisten henüz 10.000km önce debriaj bakımı yapıldı ve iyi denildi diye aşırı sinirliyim. Uyarı zımbırtımı iplemeyip paramparça eden adama aşırı sinirliyim. Bir saat sonra parmak uçlarımdan bile sular damlar halde titriyorum ve arabaya giremiyorum diye aşırı sinirliyim. Hava karadı ve çevre yolunda sokak lambaları yanmadığı için aşırı sinirliyim. Her şeyin böyle ters gittiği için aşırı sinirliyim

Derken bir anda, neden ve nerden ya da nasıl bilmiyorum ama kendi kendime "Yardım isteme!" dedim. "Her şeyi sen yaratırsın, hayatınca çekersin, iyiyi de kötüyü de.. Şu anda sinirlisin, kızgınsın, öfkelisin sadece negatif duyguların ve negatif düşüncelerin var. Nefes al!"  Yol ortasındaki bariyerlere doğru çekildim ve gözlerimi kapattım. Kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Çünkü sinir ve stres içinde olmanın hiçbir yardımı olmadığı ortadaydı. 

Abartmıyorum 3 ya da 4 dakika sonra ama 5 değil! Bir polis aracı durdu. "N'apıyosun burda?" dedi. "Manyağım, çevre yolunda sol şeritte durdum, çıktım yağmurda ıslanıyorum" demek geldi içimden. 
Neyse adam bir anahtar çıkarttı, trafik lambasının orda bi yere sokup çevirdi. Işıkları kırmzıı yaptı. Araçtan inen iki kişi de arabamı ittiler emniyet şeridine kadar. Sağlam bir yere çekince arabayı dönüp bakmadan arabalarına bindiler ve gittiler. Arkalarından zar zor teşekkür edebildim. 

İsteyen şans der, isteyen tesadüf der, isteyen saçmalık der isteyen başka bir şey... Tek bildiğim ben enerjiye inanıyorum, hatta biliyorum! Ve enerji sadece bir dış kuvvet değil. Ben enerjinin kendisiyim! Düşüncelerim hayatımı şekillendirir. Düşüncelerim iyiyi de kötüyü de bana çeker. İyiyi de kötüyü de yaratır. İlk başta söylemiştim ya "aşırı sinirliyim" "aşırı kızgınım" falan diye. Şimdi hiç öyle değilim. Bir kere daha bazı şeyler kanıtlandığı için bana mutluyum!

16 Ekim 2014 Perşembe

"Müdür Yardımcısı" Rıfkı - 05.09.2014 - 15.10.2014


5 Eylül 2014 Cuma sabahı iş yerine geldiğimde çok tatlı, minik bir sürpriz karşıladı beni. 3 yıldır iş arkadaşım olan "Müdür" isimli bir dişi tekirim vardı. Bir de üstüne onun mamasının suyunun olduğu yerde henüz 2, maksimum 3 aylık olabilecek siyah beyaz bir yavru kedi...

İlk başta şaşırdım tabii. Nereden, nasıl, ne şekilde gelebildi diye... ama sonra boş verdim ve bir kap daha mama koydum Müdür'ün kabının yanına. İsmini de hemen bulmuştum! Müdür'ün üstüne geldiyse bu da olsa olsa "Müdür Yardımcısı" olabilirdi ancak. 1-2 hafta sonra "Rıfkı" diye anılmaya da başlandı ama... Olsun.

Müdür'ün aksine kendisini sevmenize izin veren, 20-25 dakika aralıksız mıncıklamadan sonra bile elinizi çektiğinizde kafasını elinize götüren,  sigara içmeye çıktığımda her ne yapıyorsa yapsın gelip bacaklarımda sürünen, beklediği ilgiyi alamamışsa eğer küçük tırnaklarını pantolonuma geçirip omzuma çıkan bir manyak. 

Onun böyle sevgi arsızı olup Müdür'ün kendisini pek elletmeyi sevmemesi ise kedilere aşık olmamın en büyük nedeni zaten. Onlar evcilleştirilemezler. Onlar sizin hayvanınız değildirler. Sizin arkadaşınızdırlar ve her kedinin kendi karakteri vardır. Hepsi her zaman aynı şeyi sevmez ya da aynı şekilde sevgilerini göstermez.

Bu sabah iş yerine geldiğimde her zamanki karşılama törenini yapmadı. Kendisini sevdirip omzuma çıkmak için tırnaklarını geçirmedi pantolonuma, bacaklarıma...
İçeri girdiğimde öğrendim dün gece girmemesi gereken bir yere girmiş ve çıkamamış.

Hayvan beslemeyen, onunla özel ilişki kurmayan insanların hiçbir zaman anlayamayacağı bir durum başıma geldi bu sabah. 1 ay gibi kısa bir sürede kendisini bu kadar çok sevdirebilen, hayatınızın içine dalan bir arkadaş...  Kedi seversiniz veya sevmezsiniz. Önemli değil. Asıl önemli olan sizi koşulsuz seven bir arkadaşınızın artık olmaması.
Benim hayvanım ölmedi, benim iş arkadaşım öldü!