29 Nisan 2014 Salı

Sex iki kişiliktir!

Cinsellik, saldırganlıkla beraber doğuştan, içgüdüsel olarak her insanın içinde var olan bir şeydir. Bir ihtiyaçtır. İnsanların en temel ihtiyaçlarından bir tanesidir. Yemek gibi, su gibi…
İşi teoride kabul ederiz ama pratikte pek de o gözle bakamıyoruz. Ayrımcılıklar yapıyoruz. Cinsellik çok fazla kişi ile konuşulmaz. En yakınlara anlatılır belki de anlatılmaz. Ama eğer erkekseniz çok rahat anlatırsınız. Bir erkek olarak söylüyorum tecrübe ile sabittir! Ballandıra ballandıra, böbürlenerek anlatılır. Bu sizi çapkın yapar.
Eğer bir kadınsanız öyle kolay kolay anlatamazsınız, hatta belki de bazıları için hiç anlatılmaz böyle şeyler. Anlatılırsa bilinirse onun adı çapkınlık olmaz çünkü, başka bir şey olur.
Toplum böyle öngörür!
Erkek yapar kadın yapamaz!! Böyle at gözlüklüdür büyük kısımı toplumun. İyi de sormazlar mı insanlara erkek kiminle yaşayacak bunları diye?                                   

Çıkartın at gözlüklerinizi artık, sex iki kişiliktir beyler!

28 Nisan 2014 Pazartesi

Doğru Yanlışlar

Hata, istemsiz bir biçimde bir işin yanlış yapılmasıdır. Hata yapmak, hiç kimsenin başına gelmesini istemeyeceği bir şeydir. Hata yapmak kendinizi suçlamanıza, mutsuz olmanıza sebep olur. 
Hata yapmak bir nevi doğru yapmaktır! Çünkü hata yapmanın götürdükleri dışında insana getirileri de vardır! Beraberinde ders almayı da getiriyorsa hata yapmak, o zaman anlamlı, iyi ve güzeldir! Yeter ki geri dönüşü olsun yapılan hatanın.
Hata yapmak tecrübe kazanmanın acı yoludur. İnsanların size olan güvenini kaybedersiniz, aptal gibi hissedersiniz. O yüzden bir daha aptal durumuna düşmemek ve insanların güvenini geri kazanabilmek için çok dikkat etmeye başlarsınız. Aynı hataya bir daha düşmemek için tüm gayretinizi gösterirsiniz. Neyi, nerede, nasıl yapmanız gerektiğinin farkına varırsınız. Tüm bunları birleştirdiğinizde de tecrübe denilen şeyi elde etmiş olursunuz. 
İşte bu yüzden doğru yapmak için hata yapın! Doğru yanlışlar yapın!

22 Nisan 2014 Salı

Yalancının Mumu

Bugün bir kere daha anladım ki yalan eninde sonunda, öyle ya da böyle, erken ya da geç ortaya çıkıyor. Çünkü yalan ortaya çıkmamak için yeni yalanlarla beslenmelidir. Yalanların sayısı arttıkça hata yapma oranı da aynı şekilde artar.
Bugün söylenen bir yalanı yakaladım ve karşımdakinin itibarı bir anda yerle bir oldu.
Anladım ki ne kadar faydalı işler yapmış olsan da, ufak bir yalan bütün o olumlu düşünceleri alıp götürmeye yetiyor. Güvenin sarsılıyor bir kere, artık o kişiden gelen her bir cümlede “acaba..?” diyorsun içinden. 
İçine bir şüphe düşüyor o andan sonra ve şüpheyle de yaşanmıyor. Yürümüyor işler. Duruma göre yani aniden kesip atıyorsun ya da biraz bekleyip inceldiği yerden kopartıyorsun. 
Bugün anladım ki yalan söylemek akıllı, hafızası kuvvetli, empati yetisi yüksek kişilerin elinde çok güçlü bir silah olabiliyorken, kendini akıllı zannedip uyanık geçinenlerin ise rezil olmaları ile sonuçlanabiliyor.
Bugün anladım ki yalan günü kurtarır, geleceği mahveder.

13 Nisan 2014 Pazar

Kedilerin Köpekleri

Kedi sahibi olmak, yanılgıların en büyüğüdür! Köpek sahibi olabilirsiniz. Kuş sahibi olabilirsiniz. Kaplumbağa, balık veya başka bir hayvana sahip olabilirsiniz. Ama bir kediye sahip olamazsınız. Bir kedi ile ancak birlikte yaşarsınız.
O sizin hayvanınız olabilir teoride ama pratikte aslında ev arkadaşıdır, kaprisli bir sevgilidir, hiperaktif bir çocuktur kedi.
Sizi, yaşadığı ortamı ne kadar çok sevse de kolay kolay bir köpek gibi belli etmez kediler. Tavırlarını kolay kolay değiştirmezler. Sanırım bu yüzden tapıyorum bu tüylü şirin yaratıklara. Karakterlerinden ödün vermezler!
Köpek sahipleri dostlarına komutlar verirler; Otur, havla, sürün, saldır, bayıl, vb. Kediler ise biz ev arkadaşlarına basit bir “Miiv” sesiyle komutlar veriyorlar; kumumu değiştir, benimle ilgilen, acıktım yemek ver, kapıyı aç çıkacağım, vb. Tüm isteklerini de hemen yerine getiriyoruz, peşlerinden koşuyoruz.
Biz kaprisli sevgililerin, hiperaktif çocukların peşinden koşanlar, bir dediğini iki etmeyenler, ev arkadaşlarımızın yani kedilerin köpekleriyiz. Her komutlarını yerine getiren. Hiç usanmadan, sıkılmadan, seve seve…

9 Nisan 2014 Çarşamba

Sütsüz Şekersiz

Herkesin damak tadı farklıdır. Hem zevkler ve renkler tartışılmaz biliyorum, ama sıcak bir bardak kahvenin en güzel içimi sade haliyle içmektir bence. Süt ve şeker kahvenin tadını yumuşatıp içimini kolaylaştırdığı gibi ağızda bıraktığı o acımtrak ama mükemmel tadı ve büyüleyen kokusunu alıp götürür. Sade içmedikçe gerçek kahvenin tadını kokusunu almaz kahvenin vereceği hazzı sınırlamış oluruz.
Herkesin hayatında da illaki “süt ve şeker” olabilecek kişi veya durumlar vardır. Ama hayatı olduğu gibi yaşamak gerek bence, sütsüz ve şekersiz. Olduğu gibi, kendi tadında. Üzerinizde bırakacak acımtırak tadıyla, sade, yudum yudum, tadını çıkartarak. Mutlu olabilmek süt ve şeker katmadan. Hayatın size verebileceği bir çok güzelliği, hazzı sınırlamadan…
Afiyet olsun.

8 Nisan 2014 Salı

Giriş, Gelişme, Sıçış...

Hani zaman zaman bir şeyler yazmak, bir şeyler paylaşmak istersin. Genelde gelişi güzel olur paylaşmak istediklerin. Tutarsızdır. Bir gün sanattan bahsediyorken, diğer bir gün futboldan bahsetmek istersin.
İşte bu yüzden kendime konu alanında bir sınır çizmeden, bileğime zincir vurmadan, alakalı alaksız şeylerin yer alacacağı bir yer eskizkagidi! Bir blogdan ziyade, gerçekten hakkını vererek bu işi yapanların yanında bir blog eskizi burası.